Sosyal medya

Haber

Bu Motosikletler Dünyada büyük ses getirdi!

Yayımlanma

/

Motosikletler ile otomobillerin “anlaşamadığı” yönündeki yaygın inanışın, “sürücüler dışında” pek de geçerli olmadığını söylemem gerekiyor. Zira yıllardan beri “bedeninde motosiklet motoruyla doğmuş” ya da güç alan otomobiller var

Milliyet’ten Levent Köprülü’nün ilgili yazısı şöyle; Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinde motosiklet ile otomobiller arasında “kediyle fare misali” bir anlaşmazlıktan söz edilir durur. Elbette bu “orman efsanesi”nden çok, her iki taşıtın da sürücülerinden kaynaklanan bir durumdur. Yani bir motosikletin otomobilden dert yandığı ya da otomobilin motosikletin ardından “Olmasaydı da olurdu!” gibilerinden dedikodu yaptığı görülmedi henüz!.. Hatta bu ikili, kimi zaman öyle “sıkı fıkı” olmuştur ki, birbirlerinin “ayrılmaz parçaları” haline gelmişlerdir…

İngiliz otomobil üreticisi Caterham, halen popüler olan “Super 7” modelini yıllar içinde farklı motor seçenekleriyle üretirken, bir de Suzuki “Hayabusha” motorlu versiyon da çıkarttı. 6 ileri sıralı vites kutusuna sahip otomobil, Hayabusha motorunun verdiği ağırlık avantajı, tork ve performans gibi üstünlükler sayesinde hayli tutulmuştu. Bu bir şaka mı peki? Hayır pek değil! Zira özellikle Avrupa’da, “motosiklet motorlu otomobil” (ki bunlara ‘cyclecar’ adı verilmiş) modası, Birinci Dünya Savaşı’nın birkaç yıl öncesinde ortaya çıkmış, az da olsa Amerika kıtasına bile sıçramış. Başta İngiltere, Almanya ve Fransa’nın yanı sıra Rusya, Çek Cumhuriyeti ülkelerde halkın motosiklet ile otomobil arası ucuz araçlar satın alabilmeleri için düşünülmüş. Az yakıt harcasın, ucuza çıksın ama gerektiğinde aileyle gezmeye de çıkılabilsin diye bu tip araçlar yapmış pek çok marka. Hatta günümüzde bazıları halen ayakta.

İngiliz otomobil üreticisi Caterham, halen popüler olan “Super 7” modelini yıllar içinde farklı motor seçenekleriyle üretirken, bir de Suzuki “Hayabusha” motorlu versiyon da çıkarttı. 6 ileri sıralı vites kutusuna sahip otomobil, Hayabusha motorunun verdiği ağırlık avantajı, tork ve performans gibi üstünlükler sayesinde hayli tutulmuştu.

Cyclecars denilen motosiklet ile otomobil arasında “arafta kalmış” araçlar, tek silindirli ya da iki ya da 4 silindirli motorlarla üretiliyordu. Doğal olarak da çoğunda motosiklet motoru yer alıyordu. “Eee, ekstradan vites kutusu mu uyduracağız şimdi buna?” deyip, bir de motosiklet vites kutusu kullanılıyordu bu araçlarda. Bu da, araçların çoğunun “geri vitesi olmaması” anlamına geliyordu. Ancak bunun da bir standardı varmış o dönemlerde, yani 1910’ların başında. O da, aracın birden fazla vitesi olması (2, 3 ya da 4 ileri), bir debriyajının bulunmasıymış. Bunun için üreticiler kayışlarla ve zincirlerle adeta motosikleti otomobilin içine “yedirme yolları” buluyormuş. Elbette motorun gücünün tekerleklere iletimi de kayış ya da zincirle oluyormuş. Araçların gövdeleri hafif ve çoğu kez en düşük derecede hava korumasına veya konfora sahip oluyordu. Peki insanların bu tip araçları satın almalarının nedeni neydi o zaman? Eziyet çekmeyi mi seviyorlardı? Elbette ki hayır… Zira olay, büyük oranda “duygusal” yani ekonomikmiş. Çünkü İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde bu araçların tescil masrafları ve vergileri normal otomobillere göre düşük tutuluyormuş. Bununla birlikte 1912’de bu araçlara uluslararası bir sınıflandırma getiriymiş. Buna göre 1.100 cc’ye kadar motor hacmine sahip, maksimum 350 kg ağırlığa sahip olanlar “Büyük”, 750 cc’ye kadar motor hacmi bulunup 150 kg ağırlığı olanlarsa “Küçük” boy olarak sınıflandırılmış. Araçlar genelde yan yana ya da arka arkaya iki kişinin oturabileceği şekilde tasarlanıyormuş. Hatta bazıları üç tekerlekliymiş, miş, miş… Amerikan “Sundolous SportStar”, ilk başta “ikiz Harley Davidson motoru”na sahipti. İki Harley motoru birleştirilmiş ve ortaya 4 silindirli, muhteşem sesli bir araç çıkmıştı.

Alman uçak üreticisi Messerschmitt’in ürettiği KR200, Sachs marka motosiklet motoruna sahipti. 10 HP’lik motor, aracı 105 km/s hıza ulaştırabiliyordu. Motosiklet motorlu otomobiller, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinde 1960’lar ve 70’lerde de ciddi pazar buldu. Örneğin 1948’de üretilen “Invacar”, 1949 model “Bond Minicar” ya da Morgan Three Wheeler, bunlara örnek olarak sayılabilir. Tabii Çek Cumhuriyeti’nde üretilen ve gövdesi branda ile kaplı “Velorex”i saymadan geçemeyeceğim. Neden Velorex derseniz, en iyi bildiğim ve hakkında pek çok şey okuduğum bir model olduğundandır. Diğerleri aklıma gelmedi hemencecik… Bunula birlikte 1960’ların efsanesi ve bugün bile hayran kitlesi bulunan BMW Isetta, uçak üretirken otomobil işine giren Messerschmitt’in “KR200″ü, motosiklet motoru kullanılarak üretilen otomobiller ünlü arasında yer alıyor. Amerikalı “Sundolous SportStar” prototipi ise, ilk başlarda sahip olduğu “ikiz Harley Davidson motoru”yla dikkat çekmişti. İki Harley motorunun birleştirilmesiyle 4 silindirli bir motor elde edilmiş, bu da garip görünüşlü spor otomobile güç vermişti. Ancak otomobilin motoru 2000’lerin başında bir Corvette motoruyla değiştirilmiş. Yani özelliği “püfff” diye gitmiş!

Kanadalı yarış araçları üreticisi Magnum, her ne kadar pistlere özelmiş gibi dursa da aslen normal trafikte kullanılabilecek bir araç olan bu “MK5”i yaratmış. Suzuki Hayabusa’dan alınma motoruyla, 11 bin devir/dakikada ortalığı inleten aracın gücüyse 250 beygir. Bununla birlikte bugünlerde motosiklet motoru, özellikle eski model ve küçük otomobillerle yarışmak isteyenlerin tercihi durumunda. Zira Suzuki Hayabusha, Yamaha ZR1 gibi motosikletlerin motorları, performansa aç hafifletilmiş gövdelere sahip araçlar için “biçilmiş kaftan” gibi… Modern motosiklet motorlarının yüksek güç üretme ve yüksek devir çevirme kabiliyetleri, onları “performans arayan” otomobil sahipleri için çekici kılıyor. Her ne kadar otomobillere takıldıklarında çekişlerinden bir miktar kaybetseler de, araç içinde ya da kaputunda az yer kaplamaları nedeniyle pek bir seviliyorlar. Avrupa’da düzenlenen “tırmanma yarışlarında” motosiklet motoru takmış pek çok araç görebilirsiniz ki, buna şaşırmayın derim. Öte yandan bunun bazı dezavantajları da yok değil. Örneğin motorla birlikte kullanılan motosikletlerin “sıralı şanzımanları” hızlı vites geçişlerine imkan sağlarken, “geri vites eksikliği” gibi bir durumu beraberinde getiriyor. Yani yolda sokakta kullanmak pek de pratik değil. İnsana “ters yatmış kaplumbağa” hissi verebilir. Yani yardımsız geri gitmek mümkün olmayabilir. Öte yandan “yalancı çıkmamak için” hatırlatayım dedim. Bir dönem Caterham Super 7’nin motor seçenekleri arasında “Hayabusha” alternatifi de yer alıyordu. Ve bu aracın geri vitesi de vardı. Ayrıca halen üretimde olduğunu düşündüğüm ve Türkiye’de de bir dönem satışa sunulan “Morgan 3 Wheeler” da Harley Davidson motosiklet motoru kullanıyor. Ancak Mazda şanzımanı kullanıyor yani geri vitesi de var!

Her şey karşılıklı ve “tersine mühendislik” denilen de bir şey var. Kalbinde otomobil motoru taşıyan motosiklet örnekleri bir hayli olsa da, çok azı bugün de varlığını sürdürüyor. Tabii bunlara, “trike” olarak bilinen ve daha çok eski VW Beetle araçların motorlarının alınmasıyla yapılan üç tekerlekli motosikletleri katmıyorum. Zira trike çılgınlığı, halen hız kesmiş değil. İşte size, otomobil motorlu motosiklet örneklerinden birkaçı: Şayet motosikletinizin motorunu “yeterli bulmuyorsanız”, ABD’li Boss Hoss, size farklı çözümler sunabiliyor. Nitekim V8 otomobil motorları kullanan Boss Hoss’un, 430, 445, 563 beygirlik motor seçenekleri bulunuyor. En iyi müşterileri ise bir dönem Ozzy Osbourne olmuş.

Günümüzde Mazda dışında pek fazla kullanıcısı bulunmayan Wankel motor teknolojisi, Norton ve Suzuki tarafından motosikletlere uyarlanmış ama vazgeçilmişti. Hollandalı “Van Veen” firması ise OCR 1000 adını verdiği modelde bu teknolojiyi kullanmıştı. O dönemlerde bu teknolojinin yaratıcısı NSU ve Citroen ile iş birliği yapan firma, söz konusu motorun ağırlığı ve maliyeti yüzünden bu motosikletten 50 adet üretebildi.

Dizel motosiklet denemeleri bir hayli gündeme gelmişti zamanında. Hollandalı motosiklet üreticisi EVA’nın Track T800-CDi modeli, gücünü Smart ForTwo’nun minik turbo dizel motorundan alıyordu. CVT vites kutusuna sahip motosiklet, özellikle arazi koşullarında güçlü çekiş sağlaması için geliştirilmişti.

Dünyanın belki de en ses getiren otomobil motorlu motosikletiydi Dodge Tomahawk. 2003 model Dedge Viper’da kullanılan 8.3 lt V10 motora sahip Tomahawk, 510 beygir güç üretiyordu. Konsept olarak kalan ve üretilmeyen ancak yol testleri de yapılmayan Tomahawk’ın performans verileri konusunda resmi veri yok. Ancak iddia o ki, maksimum hızı 500 km/s civarındaydı. Şehir efsanesi mi acep?

Münch Mammut, 1960’ların ortasında 996 cc’lik NSU Prinz motoruyla ortaya çıktı. O dönemde “motosikletlerin Bugatti’si” diye anıldı. Yakın zamanda tekrar üretilen ve Cosworth imzalı 2.0 lt turbo motor taşıyan Mammut 2000 ise pek fazla ilgi göremedi.

 

Devamını oku

Genel

Yenilenen Honda PCX125 Türkiye’de

Yayımlanma

/

Honda’nın en sevilen scooter modellerinden olan PCX125, yenilenen gövdesi ve yeni renk seçenekleriyle Türkiye’de satışa sunuluyor. Şehir içinde hem bireysel hem de ticari kullanıcıların beklentilerini karşılamaya hazırlanan yeni PCX125, standart ve gelişmiş donanım özelliklerine sahip DX versiyonu ile 22 Şubat 2025 Cumartesi günü Honda bayilerinde yerini alacak.

Türkiye’nin on yıldır satış lideri olan motosiklet markası Honda, yenilenen PCX125 modelini satışa sunuyor. Türkiye motosiklet pazarında scooter segmentinde yüksek satış grafiği ile birinci sırada yer alan PCX125 modeli, standart ve gelişmiş donanım özellikleri ile dikkat çeken DX versiyonu ile motosiklet severlerin beğenisine sunulacak. İlk kez 2010 yılında yollara çıkan PCX125; şehir içi kullanıma uyumlu tasarımı, trafikte kolay kullanımı ve saklama alanı gibi donanımsal özellikleri ile kullanıcıları tarafından Honda’nın en sevilen scooter modellerinden biri oldu. Ek olarak PCX modeli, 2010 yılında Avrupa’da Stop&Start teknolojisine sahip ilk motosiklet olmasıyla da bir ilke imza atarken; 2012 yılında da Honda’nın Smart Power (eSP) motorunu kullanan ilk scooter modeli oldu. Honda mühendisleri ve tasarımcıları tarafından geliştirilmeye devam eden model, 2016 yılında EURO4 uyumlu hale gelirken; 2018 ve 2021 yıllarında şasisi ve güçlü motoru yenilenerek yeniden yollara çıktı.

Kullanıcı ihtiyaçlarına uyum sağlayarak çağa ayak uyduran PCX125 modeli; yeni tasarımı, şasisi ve teknolojik özellikleri ile satışa sunuluyor. Scooter segmentinde dikkat çeken tasarımı ve yakıt ekonomisi ile fark yaratan PCX125 modelinin tüm versiyonlarında gri ve beyaz, DX versiyonunda ise ayrıca lacivert ve kırmızı renk seçenekleri olmak üzere 22 Şubat 2025 Cumartesi günü Honda bayilerinde yerini alacak. Yeni PCX125’in standart versiyonu 185 bin TL, DX versiyonu 200 bin TL’lik fiyatıyla yollara çıkacak.

Şehrin konfor ve kullanım kolaylığı sunan scooter modeli: PCX125

PCX125’in imzası haline gelen gövde tasarımı, önden arkaya doğru ilerleyen güçlü karakter çizgisi ve blok şeklinde temel gövde rengi ile bütünleşiyor. Yeni tasarımı ile zarif çizgiler eklenen modelin ön granajı, üst kısımdan aşağıya doğru incelirken aynı zamanda karartılmış ön cam granajı, etkili bir rüzgâr koruması sağlıyor. Yeni PCX125’in tam LED aydınlatması ve farların ince ‘V’ şeklindeki tasarımı ile dikkat çekiyor. Yeni tasarımda kaplanan geniş gidonlar, şehir içi sürüşlerde üstün manevra kabiliyeti sunuyor. Standart versiyonda önemli bilgileri sürücüye aktaran LCD ekran sunulurken; PCX125’in yeni DX versiyonunda parlak güneş ışığında görüşü artırmak üzere optik kaplamaya sahip yeni 5 inçlik tam renkli TFT ekran yer alıyor. Aynı zamanda DX versiyonunda Honda RoadSync sorunsuz bir IOS/Android akıllı telefon bağlantısı deneyimi sunuyor. Sol gidondaki kullanımı kolay, arkadan aydınlatmalı yeni dört yönlü geçiş anahtarı sayesinde sürücüler, Bluetooth kask kulaklığı üzerinden arama veya müzik dinleme gibi işlevleri kullanabiliyor.

Konforlu bir mobilite sunan yeni PCX125’in arkadaki tutunma barları, sürüş esnasında yolcuya rahat ve destekleyici tutuş sağlıyor. Sele hem biniciye hem yolcuya konfor ve kolay zemin erişimi için tasarlanırken; aynı zamanda selenin altında 30,4 litrelik geniş depolama alanını gizliyor. Kullanışlı depolama alanı ile fark yaratan PCX125’in torpido gözünde de akıllı telefon bağlantısı için bir adet USB-C soketi yer alıyor. Bunlara ek olarak yakıt dolumu sırasında depo kapağını koymak üzere bir alan bulunurken; kontak anahtarı düğmesini ve bölme kilidini kontrol eden Akıllı Anahtar, opsiyon olarak sunulan 35 litrelik çıkarılabilir Smart Top Box’u da uzaktan açıp kapatma ve otomatik kilitleme işlevi sunuyor.

Hem bireysel hem ticari kullanıcıların ihtiyaçlarına uygun scooter: PCX125

Yeni Honda PCX125’in 125 cc hacimli, su soğutmalı SOHC, Smart Power Plus eSP+ dört supaplı motoru, yakıt ekonomisi ve performansı ile öne çıkıyor. Yenilenen modele Honda Seçilebilir Tork Kontrolü (HSTC), Stop&Start teknolojisi, O2 sensörü eklenirken; ECU ayarları ve katalizörün konumu yenilendi. PCX125 ‘in verimli ve güçlü motoru 6500 d/d’de 11,7 Nm tork ve 8.750 d/d’de 9,2 kW güç sağlıyor. Hem bireysel hem ticari kullanım için önem taşıyan yakıt tüketimi konusunda da farkını ortaya koyan yeni PCX125 modeli, yaklaşık 2,1 lt/100 km (WMTC modu) yakıt tüketimi değeri ve 8,1 litre depo kapasitesiyle bir depo ile yaklaşık 385 km menzile ulaşabiliyor.

Sürüş kolaylığı sunan PCX125’te sunulan Honda Seçilebilir Tork Kontrolü (HSTC) sayesinde yol tutuşu da artarken, sistem aktif haldeyken tekerlek patinajını azaltırken gösterge panelinde bir ‘T’ göstergesi yanıp sönüyor. Honda’nın eSP+ düşük sürtünme teknolojileri motorun her noktasında bulunurken, bu durum motorun verimliliğini artıyor. Bunun yanı sıra PCX125’te, CRF450R yarış MX modelinde kullanılan piston yağ jetleri düzenli bir soğutma sağlıyor. Optimize edilen debriyaj ve kasnaklar performansı tamamlıyor. PCX125’in aküsü, motosikletin aşırı deşarj durumunu önlemek için kendini kapatabilirken; Euro 5+ emisyon normunu kapsamında yeni ECU ayarları, yeniden konumlandırılan katalizör ve yeni O2 sensörü bulunan yeni egzoz sistemi bulunuyor.

Honda’nın scooter kullanıcılarının ihtiyaçlarına göre yıllar içerisinde yenilenen modeli PCX125’in çelik iskeleti, çevik kullanımı ile dayanıklılık sağlıyor. Şık jantları kıvrımlı gövde tasarımı tamamlarken; özel tasarımlı çift katlı çelik iskelet şasiyle şehir içi sürüşün zorlukları için dayanıklılık, şehir içi manevra kabiliyeti, kullanıcı dostu yapı ve rahat sürüş pozisyonu gibi avantajlar sağlıyor. Modelin standart versiyonda boş ağırlığı 133 kg ve DX versiyonunda 134 kg olurken; önde 14 inç ve arkada 13 inç boyutlarında jantlar da gövde tasarımını tamamlıyor. DX versiyonunda, engebeli şehir sokaklarında daha yumuşak bir sürüş için harici depolu yaylar devreye giriyor.

Devamını oku

Genel

BMW R 90 S’e Saygı Duruşu: Yeni BMW 12 S

Yayımlanma

/

Borusan Otomotiv’in Türkiye distribütörü olduğu BMW Motorrad, efsanevi BMW R 90 S modelinin tasarım ve performans mirasını modern teknolojiyle harmanlayan BMW R 12 S’i tanıttı. BMW Motorrad, BMW R 12 S ile ikonik modeline saygı duruşunda bulunarak modern klasiklerin yer aldığı Heritage ürün yelpazesini genişletti.

Yarış Başarılarıyla Efsaneleşen Model: BMW R 90 S

Yarışlarda yer alan ilk seri üretim motosiklet olmasıyla öne çıkan BMW R 90 S, bu sayede kazandığı güçlü imajı günümüze dek sürdürmeyi başardı. 1976 yılında Man Adası’nda gerçekleştirilen Production TT’de Hans-Otto Butenuth ve Helmut Dähne’nin elde ettikleri birincilik, aynı yıl düzenlenen 1.600 kilometrelik Daytona Yarışı’nda Steve McLaughlin’in kazandığı zafer ve takım arkadaşı Reg Pridmore’un tarihteki ilk AMA Superbike şampiyonu olması BMW R 90 S’in popülerliğini zirveye taşıyarak en çok tercih edilen BMW motosikletleri arasında yer almasını sağladı.

BMW R 90 S Ruhunun Günümüze Yansıması: BMW R 12 S

Tam 51 yıl önce yılında sunduğu 67 beygir güç ve 200 km/s azami hızla efsaneleşen BMW R 90 S, olağanüstü sürüş dinamikleriyle BMW Motorrad’ın sportif iddiasını yansıtıyor. Aerodinamik gerekliliklere uygun gidon kaplaması, motor üzerinde kırmızı renkle işlenmiş “90” yazısı ve “R 90 S” amblemiyle dikkat çeken BMW R 90 S, çağının ötesinde şık bir duruş sergiliyor.


BMW R 12 S, birçok detayıyla BMW R 90 S ruhunu benimserken tüm bu özellikleri ustalıkla günümüze aktarıyor. BMW R 12 nineT modelini temel alan motosiklet, özgün ve sportif retro bir modeli somutlaştırırken BMW R 90 S’e övgü oluşturacak çeşitli bileşenlerden de yararlanıyor.

BMW Motorrad Tasarım Başkanı Alexander Buckan konuyla ilgili şunları söylüyor: “BMW R 12 S modelimizin belirleyici tasarım ögeleri arasında; gidona monte edilen kokpit kaplaması, renkli ön cam, kontrast dikişli sele ve 1975 yılının efsanevi R 90 S Daytona Turuncusu rengine atıfta bulunan metalik Lava Orange gövde rengi yer alıyor. Tasarım; yan kapaklara işlenmiş kırmızı ‘S’ harfi, çift şeritli kırmızı depo ve sele yükseltisinin alüminyum yüzeyi gibi detaylarla kusursuz şekilde tamamlanıyor.”

Standart Donanımla Gelen Konfor

BMW R 12 S’in sportif bir retro motosiklet olma iddiası; Wire Spoke Option 719 Classic II ile parlak ve doğal anodize alüminyum jantların yanı sıra diğer yüksek kaliteli bileşenler gibi çok sayıda standart ürün özellikleriyle vurgulanıyor. Gidonlar ve çatal boruları siyah rengiyle karizmatik bir duruş sergilerken Shadow Billet Pack ve Shadow II Billet Pack’in bileşenleri, yüksek kalitede teknik detaylarıyla konforlu sürüşü beraberinde getiriyor. Shadow Billet Pack’te sol ve sağ ateşleme bobini kapakları, yağ dolum kapağı vidası ile mat metalik avus siyah kaplama silindir kafası kapakları yer alıyor. Shadow II Billet pack ise ayak freni ve vites değiştirme kolları dahil olmak üzere sürücü ve yolcu için ayak dayama sistemi, el freni ve debriyaj kolları, ön fren ve debriyaj için genleşme deposu kapaklarının yanı sıra gidonlar ve aynaları içeriyor.

 

Diğer standart özellikler arasında Yokuş Kalkış Kontrolü, Pro Vites Değiştirme Asistanı, Isıtmalı Elcikler ve Cruise Control fonksiyonlarını içeren Comfort Paketi yer alıyor. Adaptif viraj ışığı Pro Far ise geceleri çok daha güvenli bir sürüş için dönüşlerde yolun daha iyi aydınlatılmasını sağlıyor.

Orijinal BMW Motorrad Aksesuarlarıyla Konforlu ve Güvenli Sürüş

Titanyum egzoz sistemleri, soft çantalar ve navigasyon hazırlığı gibi tüm aksesuar ürünleri BMW R 12 nineT’yi temel alması nedeniyle BMW R 12 S modelinde de kullanılabiliyor. Çizgilerin iddialı dinamizmi, Orijinal BMW Motorrad Aksesuarı olarak sunulan kısa arka bölüm ve salıncak koluna takılan siyah plaka tutucu kullanılarak daha da güçlendirilebiliyor. Ek olarak Lastik Basınç Kontrolü (RDC), Hırsızlık Önleyici Alarm Sistemi (DWA), Akıllı Acil Durum Çağrısı, Bağlantılı Sürüş Kontrolü ve klasik yuvarlak göstergelere alternatif mikro TFT içeren dijital ekran gibi seçenekler de konforlu ve güvenli sürüşü bir arada sunuyor.

Devamını oku

Haber

BMW Motorrad yeni Superbike ve Hyper Naked madelini Tanıttı

Yayımlanma

/

Borusan Otomotiv’in Türkiye temsilciliğini üstlendiği BMW Motorrad; teknik ve görsel açıdan güncellenen dört modelini tanıttı. Yüksek performanslı superbike modelleri Yeni BMW M 1000 RR ve Yeni BMW S 1000 RR’ın yanı sıra heyecan verici hyper naked modelleri Yeni BMW M 1000 R ve Yeni BMW S 1000 R, genişletilmiş standart özellikleriyle öne çıkıyor. Güncellenen dört model, Euro 5+ emisyon standardına uygunluğu ve dönüş açısı azaltılmış M kısa hareketli gaz koluyla dikkat çekiyor. 

Güç ve Performansın Zirvesi: Yeni BMW M 1000 RR
Yeni BMW M 1000 RR, sıralı dört silindirli motoru sayesinde bir önceki versiyonuna göre 6 beygir daha fazla güç sunuyor. Toplam gücü 218 beygire (160 kW) yükselen Yeni BMW M 1000 RR güncellenen ön kaplama ile iyileştirilmiş aerodinamik özelliklerinin yanında yeni üretilen M Winglets 3.0 sayesinde yarış pistinde çok daha hızlı tur süreleri elde edilmesini sağlıyor. Bunun yanı sıra Flex Frame özelliği, sol tarafta yeni bir motor montaj bağlantısı da içeriyor.

BMW Motorrad’ın geliştirdiği yeni kontrol sistemi Dinamik Çekiş Kontrolü (DTC), bundan böyle Gidon Açısı Sensörü ve Yeni Kayma Kontrolü fonksiyonlarını da içeriyor. M kısa hareketli gaz kolu ile bir araya geldiğinde bu sistemler performans ve kontrol açısından önemi ölçüde artış sağlıyor. Beyaz Renk Standart Paket ve Metalik Siyah Renk M Competition olmak üzere iki versiyonla sunulan Yeni BMW 1000 RR, her iki versiyonda da M renklerinde grafikler içeriyor.

Pistlerin Vazgeçilmezi: Yeni BMW S 1000 RR
Özellikle pist kullanımı için önemli ölçüde geliştirilen Yeni BMW S 1000 RR’ın M kısa hareketli gaz kolu, verilen her komuta çok daha hızlı tepki verilmesini sağlayarak üstün bir performans sunuyor. Yeni kanatçıklar bastırma kuvvetini artırırken, entegre fren hava kanallarını içeren yeni ön jant kapağı frenin daha iyi soğutulmasını sağlıyor. Modelin yeni yan kaplama panelleriyse çarpıcı görünümüyle dikkat çekiyor. Yeni BMW S 1000 RR; Metalik Siyah Renk Standart Paket, Metalik Bluestone Sport Modeli ve M Paketiyle sunulan Beyaz/M Motorsport renklerindeki M Motorsport Modeli olmak üzere üç renk temasıyla sunuluyor.

Dinamik Tasarım, Üstün Performans: Yeni BMW M 1000 R
Yeni BMW M 1000 R, yeni çift akışlı LED farı ve farlar arasındaki hava girişinde yer alan M logosuyla çok daha dinamik bir tasarım içeriyor. Arka şasi ve salıncak, tüm renk seçeneklerinde metalik platin gri olarak sunuluyor. Siyah dokulu boya ile kaplanan kanatçıkların yanı sıra siyah renkli debriyaj kapakları ve jeneratör de şık bir görünüm sağlıyor.

Dinamik Çekiş Kontrolü de yenilenen ve kontrol stratejisi RR modellerinden alınan modelin M kısa hareketli gaz kolu, pist üzerinde özellikle Race modunda fark edilir bir iyileştirme sunuyor.

Yeni BMW M 1000 R’ın orijinal BMW Motorrad aksesuarları ve özel donanımlarının genişletilmiş yelpazesiyse modelde yapılan değişikliklerin kapsamını tamamlıyor.

Standart paketinde Beyaz/M Motorsport renk temasıyla ve yeni metalik mat beyaz alüminyum renginde sunulan Yeni BMW M 1000 R,  M Competition donanımla aynı zamanda Metalik Siyah/M Motorsport renk temasıyla da tercih edilebiliyor. 

Daha Güçlü, Daha Teknolojik: Yeni BMW S 1000 R
Yeni BMW S 1000 R, önceki versiyonuna göre çok daha güçlü sıralı dört silindirli motoru ile 170 beygir (125 kW) güç sunuyor. Daha kısa son dişli oranı depar performansını artırırken optimize edilmiş standart Pro Vites Değiştirme Asistanı, daha akıcı vites değişimini destekleyerek sürüş keyfini maksimuma çıkarıyor. 

Yeni M kısa hareketli gaz kolu ile bir araya geldiğinde çok daha dinamik bir ayar ve her durumda belirgin oranda daha iyi bir hızlanma sağlıyor. Ek olarak DTC çekiş kontrolü, M 1000 R modelinin DTC ünitesi üzerinde gerçekleştirilen güncellemelerin avantajından da yararlanıp modelin performansını artırarak etkileyici bir sürüş deneyimi sağlıyor.

Yeni BMW S 1000 R’da aynı zamanda RR modellerinden alınan ve motosiklete çok daha çarpıcı bir görünüm kazandıran yeni çift akışlı LED farlar kullanılıyor. Modelin genişletilmiş standart özellikleri arasında Yapılandırılabilir Motor Freni, Motor Sürükleme Torku Kontrolü (MSR), kısa bir plaka taşıyıcı, USB-C şarj soketi ve acil durum çağrıları için E-Call da yer alıyor.

Yeni BMW S 1000 R; Metalik Siyah Renk Standart Paket, Bluefire/Mugiallo Sarı renklerinde Sport Model ve M paketiyle Beyaz/M Motorsport olmak üzere üç renk temasıyla sunuluyor.

Devamını oku